Şarbon, belirli koşullar altında uzun yıllar hayatta kalabilme yeteneğine sahip yüksek dirençli sporlar oluşturan bir bakteridir. Şarbon sığır, koyun, keçi, at ve katır gibi otlak hayvanlarını etkiler. Fakat insanlar et yiyerek ya da hastalıklı hayvanların yün, kıl ve kemik gibi uzuvları ile temas ederek hastalığa yakalanabilirler. Şarbon, bir kişinin cildine bulaştığında, kömür siyahı yara gelişir. Şarbon sporları üretmek ucuzdur ve toz veya sıvı haline dönüştürülebilir. Bu da şarbonun çeşitli silah sistemlerinde kullanılmasına izin verir. Biyolojik bir silah olarak potansiyel kullanımı, şarbonun yayılmasını kontrol altına almak isteyen ülkelerin ana kaygısıdır.
Şarbon Hastalığının İnsan Vücudunda Etkileri
İnsanlarda şarbon, deri, akciğer veya bağırsak enfeksiyonu şeklinde oluşur. En sık görülen tip, deri şarbonudur. Ciltte yerleşen enfeksiyon bir kan çıbanı oluşturur. Enfekte olmuş hastalık çoğunlukla eller, kollar veya boyunda meydana gelen lezyonlar ile siyah doku ölümünün gerçekleştiği merkeze sahip büyük bir kesecik içinde hızla gelişen küçük bir sivilce olarak gelişir. Ayrıca titreme nöbetlerine neden olur. İnsanlarda şarbon vakalarının yüzde 90’ından fazlasında, bakteri, cilt yarası olarak kalır. Fakat, bakterinin, yaradan çıkarak lenf kanalı yoluyla, yayılması genellikle durduğu en yakın lenf kanalına yayılabilir. Nadiren kan dolaşımını hızlandırır, bu da hızla ölümcül kan zehirlenmesi, iç kanama ve bazen de menenjite neden olur.
İnhalasyon şarbonu olarak adlandırılan akciğer şarbonu, esas olarak akciğerleri etkiler. Antraks sporlarını solumayla oluşur. Bu şarbon türü zaman zaman kürk ve deri eşyası gibi kıyafetler giyerek insanlara bulaşır. Hastalığın bu hali genellikle hızlı bir seyir izler. Sonucunda ortaya çıkan boğucu zatürree nedeniyle ölümcül bir şekilde sona erer. Bazen et tüketimi sonucu oluşan hastalığın bağırsak formu, bağırsak yolunun, kusmanın ve şiddetli ishalin akut iltihaplanması ile karakterizedir.
Tüm şarbon formlarında hızlı tanı ve erken tedavi büyük önem taşır. Serum ve antibiyotikler etkili sonuçlar verir. Endüstri işçilerine yönelik enfeksiyon tehlikesi nedeniyle hayvan ürünleri işlenmeden önce, koruyucu giysi giyilmesi, solunum cihazlarının kullanılması ve tesislerin sterilize edilmesi potansiyel azaltabilir. Tarım işçileri, aşılama ve hastalıktan ölen hayvanlardan uzak kalarak korunabilir.
Hayvanlarda Şarbon ve Korunma
Kirlenmiş meralarda otlayan çiftlik hayvanları şarbona karşı hassastır. Evcil köpek, kedi ve vahşi hayvanlardaki salgınlar, genellikle mikroplu yiyeceklerin tüketiminden kaynaklanır. Akut formlarda vücut ısısında artış görülür. Bunu spazmlar, solunum veya kalp rahatsızlığı, titreme ve havaleler izler. Ödemli şişlikler vücudun farklı bölgelerinde görülebilir. Ölüm genellikle bir veya iki gün içinde gerçekleşir. Kronik şarbon çoğunlukla domuz ve köpeklerde görülür. Bu hayvanlarda boğazda belirgin şişlik, zor nefes alma ve ağızdan kanlı köpüklü akıntı belirtileridir. Etkilenen hayvanlar bazen boğularak ölürler. Aşılama, hayvanlarda şarbonun önlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Salgınlar sırasında, sıkı karantina önlemleri, hastalıklı hayvan ürünlerinin yakılması, ve iyi çevre temizliği hastalığın kontrolünde önemlidir.
Şarbon, Yunan ve Roma antik çağının klasik yazarları tarafından kaydedilmiş en eski hastalıklardan biridir. Hastalığın yıkıcı salgınları birçok ortaçağ ve modern yazar tarafından ele alınmıştır. 16-18. yüzyıla kadar, bazen Avrupa’nın güney kısmına yayılmış, insan ve hayvan yaşamında ağır bir tahribata neden olmuştur. Etken madde 1863 yılında Fransız biyolog Casimir-Joseph Davaine tarafından ve 1876’da organizmayı saf kültürde izole eden Alman bakteriyolog Robert Koch tarafından tanımlanmıştır. 1881’de Fransız kimyacı ve mikrobiyolog Louis Pasteur tarafından etkili bir aşı geliştirilmiştir. Bu keşifler; bakteriyoloji ve immünolojii modern bilimlerinin gelişiminin merkezi olmuştur.

Louis Pasteur şarbona karşı geliştirdiği aşı ile de tanınmaktadır.
Şarbonun biyolojik silah olarak kullanılma tarihini incelemek için tıklayınız.
Kaynak: Brittanica






