Yersi (Geoit) Belirleme Çalışmaları Üzerine – Yerin Fiziksel Şekli Nasıl Belirlenir (1)

Mekan ve zaman algısı tarih boyunca insanlığın düşünce temellerini oluşturmuştur. İnsanlığın yaşadığı çevreye ilişkin gözlemlerinin sonucu olarak ürettikleri kavramlar ile maddeye soyut bir düzey katmaları bilimi bugüne gelen ölçüde ilerletmiştir. Mekana ve zamana ilişkin olarak insanlığın ortak miras alanlarından biri de Yerbölümleme (Jeodezi) bilim alanının sorunlara ilişkin ürettiği yanıtlardır. Bir tasarı olarak kurguladığımız düşünce evrenimiz deneylerden çok farklılık göstermemektedir. Yerkabuğu ise cisimlerin konumlarını belirlemede bizim için temel bir deneyim uzayı oluşturmaktadır (Einstein, 1922). Soyut ve somut düzeylere ilişkin uzayda kurduğumuz bütün bağıntılara Aristo’nun ilk deneyimlerinden, Dekartçı kuşkuculuğa; Newtonyan mutlaklıktan kaos kuramlarına kadar ancak belirli bir mekan ve zaman esirgenmeden erişildi.

Yersi Belirlemeye Tarihi Bakış Açısıyla Kısaca Bakmak

1821 yılına ait Gauss’un öncülüğnde yürütülen Gotingen Altona Arası Yerbölümlemesel Ağ

Yerbölümleme bilimi ise kadim çağlara dayanan birikimine yaslanarak, disiplinlerarası çeşitli gelişmeler ile birlikte 19. yüzyıldan bugüne büyük gelişmeler yaşadı. Bu gelişmeler tarihinin en ünlü katkıları yersi (geoit) kavramına ilişkin katkılarıyla sık sık bahsedilmekten vazgeçilemeyen isimlere ait oldu. 1821-1825 yılları arasında Göttingen ile Altona arasında, Gauss‘un öncülüğünde ilerleyen ağ ölçmelerinde bir sorunla karşılaşıldı. Gauss gökbilimsel (astronomik) noktalardan taşınan yerbölümlemesel enlem ve boylamlar ile gökbilimsel belirlenen enlem ve boylamlar arasındaki farkın rastlantısal olamayacağını öne sürerek, çekül sapması kavramını geliştirdi. Çekül sapması böylece yeryüzünün şeklinin ağırlık kuvveti doğrultusuna dik ve elipsoitten değişken dalgalı sapmalar gösteren yüzey olarak tanımlanmıştır (Ayan ve Deniz, 2000). Bu yüzeyin geoit olarak ifade edilmesi Listing tarafından 1872’de yapılmış, çekül doğrultularının dik olduğu yüzeylere ilişkin tanımlar ise Bruns tarafından ortaya atılmıştır.

Yeryüzünün şeklini bu katkılarla algılayışımıza dayalı ona ilişkin yaklaşımlarımız bugün bileşik verilerin kullanımıyla çeşitli küresel, bölgesel ve yerel çalışmalarla sürdürülmektedir. Her bir ölçekte yapılan çalışmalar için temel alınacak karşılaştırma uzayını oluşturacak bir matematiksel örneklem kümesi ve fiziksel örneklem kümesi tasarımı bu amaçla yerbölümlemenin ana gündemlerinden birini oluşturmuştur.

Karşılaştırma uzayı olarak hala yerkabuğuna ait bir çerçeveden bahsedilse de, yersi belirleme bugün güncel bir uygulama alanıdır. Yerkabuğunun fiziksel etkilerinin uzay dokusunda bıraktığı izlerin çokyönlü algılanabilirliği bu noktada önemlidir. Onun şekline ilişkin örneklem kümesi üretme süreçleri açısından farklı yöntemlerin kullanılması da böylelikle mümkündür. Son yıllarda Küresel Uydu Seyrüsefer Sistemi (GNSS) uygulayımbiliminin (teknolojisinin) gelişimi, 1983’te NGS tarafından gerçekleştirilen kendini kanıtlayan uygulamaları GNSS uygulayımbilimini bu alanda önemli kılmıştır. Engles tarafından önerilen ortometrik yükseklik ve nispeten yüksek doğruluklu elipsoidal yüksekliklerden yersi ondülasyonlarının elde edilmesine olanak sağlayan metodolojisi ile yersi belirlenmesinde GNSS ile nivelman bileşik yöntemini bilinen ve revaçta bir konu haline getirmiştir (Liu, 2011). Bu nedenle bu çalışmanın kapsamı bu uygulayımbilimsel gelişmeler kullanılarak yapılacak yersi belirleme çalışmalarına ilişkin bir dizi sunmaktır.

Kapsama İlişkin

Çalışmanın başlangıcında küresel ve yerel ölçekteki çeşitli çalışmalar incelenmiş, uygulama için birer örnek olarak ele alınmıştır. Daha sonrasında yersinin tanımı ve yersi belirleme yöntemlerine ilişkin kısa bir çerçeve sunulmuştur. Çalışmanın amaçları arasında ulusal yerbölümleme çalışmalarına bir katkı sunmak yer almaktadır. Gizil bir amaç olarak ise ulusal yerbölümleme kavramsal birikimine katkı oluşturmak bulunmaktadır. Bu konuda kaygısı güdülen konu evrensel birikim karşısında yereli ön plana çıkarmaktan çok bilimsel alan olarak yerbölümlemeye yeni bir düşünme düzeyi katabilmektir.

İnsanın düşünme eylemi tarihsel eytişim (diyalektik) içinde üretme becerisiyle gelişirken, beynin işlem kapasitesini beynin işlem yaptığı simgeler oluşturmaktadır. Bu çerçevede hassas olunan konu ise, işlem yapabilme becerisinin aynı zamanda ekinsel (kültürel) bir temelde olmasıdır. Be nedenle yerbölümlemeye ilişkin bu bilimsel alanla uğraşanlar için tanıdık bir kavramsal düzey yaratmanın özünü yaratabilme telaşıdır. Bilimsel kavramların kendi ekinsel birikimi içinde eritilmesi, onların derinleştirilmesi açısından bir gelenek yaratabilir. Nasıl Einstein uzayın bükülebilme hayalini kendi coğrafyasının bilimsel birikiminin yarattığı soyut düzeyde anlayabildiyse, belki bu çaba da öncelikli olarak yerbölümleme bilim alanında öncü çalışmaların ortaya çıkması için bir ekinsel birikimin küçük bir parçası olabilir. Bir örnek olarak ise çalışma “Jeodezi” kavramının yer araştırma bilimi olarak kullanılması açısından “yerbölümleme” olarak önerilmesini barındıracaktır. Bu aynı zamanda yerbölümleme yerbilimi dalının halkın gündelik diline yakınlığı nedeniyle toplum tarafından özümsenmesi açısından da yazar tarafından olumlu bir örnek olarak görülmektedir.

Yorum yazabilirsiniz